Halk arasında “Fala inanma, falsız da kalma” Denir.
Aslında fal, bir bakıma ileriye dönük bir öngörüden başka bir şey değil.
Her konuda ve her durumda öngörülerde bulunmak, ileriye dönük senaryo ve komplolar üretmede üzerimize yoktur!
Genelde ürettiğimiz senaryolar, olumlu olmaktan çok olumsuzluklarla doludur.
Toplumu geren, ürkütüp korkutan senaryolar bizim en önemli sermayemiz.
Topluma huzur ve mutluluk pompalayan öngörülerse bizde pek gündeme gelmediği gibi, bu tür senaryolara da toplum fazla itibar etmez.
Nedenini ise bilmek pek mümkün değilse de, biz acılardan beslenen bir toplum olduğumuz için, tatlıyı değil acıyı ciddiye alıyor olmalıyız!.
Gelelim 2012 yani yeni yıl ile ilgili falımıza.
2012 yılının ne getirip ne götüreceğini net bir biçimde bilmek mümkün olmasa da, oldukça zor geçeceği kesin.
Geçen yılın ne getirip ne götürdüğü konusundan bile habersiz olan toplumların hafıza sorununun olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, 2012’de, 2013’te gerilerde kalıp unutulup gidecek!
Sayılı günler ve yıllar, çar çabuk geçip gider.
2011 yılının ortalarına kadar, komşularımızla sıfır sorun çizgisinde iyi niyetli ve kararlı bir biçimde koşuşturup durduk.
Sonrasında, bazıları bizim, bazıları da bizim dışımızda gelişen olaylar ya da olumsuzluklar nedeniyle her tarafımız sorunlar yumağı haline dönüştü.
Suriye, İsrail, Ermenistan, Kıbrıs ve orta doğu bataklığındaki belirsizlikler yüzünden ciddi krizlerin arifesinde dolaşıyor gibiyiz.
Küresel kriz, Fransa ile aramızdaki sürtüşme Ermenistan ve İsrail ile ilgili çelişkiler, salt komşularımızla değil, farklı cephelerden gelebilecek saldırılara da muhatap olacağımızı iddia etmek kehanet olmaz.
İçerdeki çelişkiler, anlamsız siyasi kutuplaşmalar ve de terör belası ise cabası.
Umarız, 2012 yılında, millet olarak, tüm bu belaların ve de sorunların üstesinden gelme başarısını gösteririz.