12 Eylül askeri müdahalesinin üzerinden otuz iki yıl geçti. Bu müdahale hakkında çok şey söylendi, çok yazılar yazıldı. Askeri darbenin olduğu yıllarda lehte pek çok makaleyi kaleme alanların çoğu bugün o yazdıklarını unutarak başka telden çalmaya başladılar. Tabii olarak yapıları gereği onlar her devrin adamı rolünü oynarlar. Bu hatırlatmayı gerekli görüyorum. Evet 12 Eylül 1980 tarihi öncesi ülkemizde ortalama her gün on, on beş gencimiz birbirlerini öldürüyorlardı. Yani kardeş kanı akıtılıyordu. Sovyet Rusya süper güç olarak başka ülkelerde oynadığı kızıl oyunun daha beterini ülkemizde sahneye koymuş, pek çok gencimiz kandırılarak ve beyni yıkanarak birer piyon olarak kullanılıyordu. Zira onlara göre eğer bu ülkeye komünizm gelirse her şey çok güzel olacaktı. Yol olarak da silahlı mücadeleyi seçmişlerdi. Maalesef polis ve asker görevini yapmıyordu, hatta bazı polisler de onlarla birlikte hareket ediyordu. Marksist sol görüşü benimseyenler pek çok devlet kurumlarına sızmışlar ve ele geçirmişlerdi.Ülkemiz büyük bir tehlike altındaydı. Çünkü Rusların sıcak denizlere inmesinin önündeki en büyük engel Türkiye idi. Onun için gençlerimizin beyinleri Yıkıcı Sol yani Marksist ideoloji ile yıkanıyordu. Yani kale içten böylece fetih olunacaktı. Yukarıda anlattığımız gibi güvenlik güçleri maalesef görevlerini yapmıyorlardı. İşte böyle bir durumda Ülkücü denilen vatansever, milliyetçi gençler ortaya atıldılar. Kim ne derse desin tablo bu şekilde idi. Keşke 12 Eylül öncesi hiç bu olaylar yaşanmasa idi, hiç kardeş kanı akmasa idi. Ama her gün yaşanan bu acılar bir askeri müdahaleyi şart kılmıştı. İhtilalcilerin itiraf ettiği gibi “şartların biraz daha olgunlaşması” için beklenmişti. Elbette ihtilal iyi bir şey değildir. Tasvip etmiyoruz. Ama ihtilal kaçınılmaz olmuştu. En önemli konu ise ihtilal sonrası askeri yönetimin seçmiş olduğu yöntemdir. Yani ihtilalciler çok ama çok can yakmışlardır. Askeri darbe öncesi yaşadığımız olaylar ne kadar yanlış ise ihtilal sonrası Kenan Evren ve arkadaşlarının seçtiği yöntem de o kadar yanlıştır. Eğer can yakılmasa, hak etmediği halde hem sağdan hem de soldan onca insan işinden aşından edilmese, dahası işkence yapılmasa idi Kenan Evren milli kahraman olurdu. Ama onlar böyle bir yolu seçmediler. O kadar hukuksuzluk yaşandı ki bunu saymakla bitiremem. Bugün yaşı 45'in üzeride olanlar gayet iyi bilirler bu durumu. Askeri cunta ihtilal sonrası beyaz bir sayfa açmalıydı. Ama cahilce bir yol izleyerek yanlış yaptılar. Cuntanın hayatta kalan iki yaşlı üyesinin yargılanması ise tam anlamı ile bir komedidir. Dış odaklar bugün yine sahnede. Bu defa da bölücü terör körüklenmekte. Sömürgeci güçler her İslam ülkesinin başına bir çorap örmekle meşguller. Ülkemizdeki bölücü terörün asıl sebebi “Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan” içindir. Bu millet nice badireleri atlatmıştır, Allah’ın izni ile bunu da atlatacaktır. Var ol Türk Milleti. NOT: 12 Eylül’le ilgili yeri ve zamanı geldikçe pek çok konuda bilgi vereceğiz. Şimdilik olayı bir yönüyle ele aldık.