Okullarımızdaki başarılı (!) öğrenci pankartları

“Düşünceleri düşüncem, yorumları yorumumdur…” dediğim, Mimar Ahmet Aşık Kardeşim aradı.

Sesi tatsızdı.

Belli ki yaşadığı ya da karşılaştığı bir olay kendisini üzmüş, sinirlendirmişti.

Hal, hatır sorma faslından sonra,

“Hayate Hanım Ortaokulu binasına asılı pankartı gördün mü?”

dedi.

“Görmedim” deyince de; “bekle gönderiyorum o resmi” deyip, kendisini sinirlendiren ve üzen (yazım ekindeki) resmi gönderdi.

Resmi görüp, inceleyince ben de üzüldüm.

Benim de canım sıkıldı.

Canım sıkıldı çünkü bu tür pankartlarla kaş yapayım derken, göz çıkarılıyor. Bir taraf yapılırken, diğer taraf(lar) yıkılıyor.

Yapmayın.

İndirin o pankartı lütfen.

O pankartın oradan kaldırılması, o pankartta yer alan çocuklarımızın başarılarını ortadan kaldırmaz ama eğitim camiasına yakışmayan önemli bir yanlışı ortadan kaldırır.

Eğitim dünyasında, bu başarıların, bu biçimde afişe edilmesi; diğer öğrencilerin,

“özgüvenlerini yitirmelerine, kendilerini başarısız hissedip, içlerine kapanmalarına”

neden oluyor çünkü.

Eğitim, bu değildir.

Hoş “eğitim”, bizim dönemimizde vardı ve orada kaldı; şimdilerde yapılan eğitim değil, “öğretim”…

Ama bu afişe olayı, salt eğitim anlayışına değil öğretim anlayışına da aykırı.

* * *

Duygudaşlık (empati) kurmak için; gerilere doğru, bizim öğrencilik yıllarımıza doğru uzanıyor; bizim öğrencilik yıllarımızda da böyle şeyler olur muydu diye, geçmişimizi sorguluyorum…

Olmazdı.

Olmazdı; çünkü bizim dönemlerimizin öğretmenleri, bu tür uygulamaları, kendilerine yapılmış hakaret kabul edip, kabullenmezlerdi.

Günümüz öğretmenlerinin de bu tür

‘afişe uygulamalarını’

içlerine sindirebileceklerine ihtimal vermiyorum.

Vermiyorum, çünkü bu tür uygulamalarda ısrar edildiği sürece; bu uygulamalar, öğretene yani öğretmene “saygısızlık olarak” geri dönecektir.

Afişe edilen o öğrencilerin öğretmenlerine sormazlar mı; “Eğite eğite bu kadarcık öğrenciyi mi eğitebildin…” diye.

… …

Her çocuk (özellikle günümüzün her çocuğu) kendi çapında cevherdir.

Bu cevheri ortaya çıkarmak ancak ve ancak bilgili, ilgili, yüreği sevgi dolu, vicdanlı öğretmenlerin işidir.

Neden sadece o pankarttaki öğrenciler?

Diğer öğrenciler, o pankarta giremeyecek kadar başarısız mı?

Başarısızsa, suç sadece o öğrencilerde mi?

Öğretenin, yani öğretmenin hiç mi suçu yok?

Neden böyle bir teşhirle, diğer öğrencilerin ve velilerinin gardını kırıyor, oyundan düşürüyorsunuz?

Başarılı saydığınız o öğrencileri (diğer öğrencilerin gardını kırma pahasına) afişe ederek, okulunuzun başı, göğe mi eriyor!

* * *

Yeri gelmişken, şu

“zeka testi”

konusuna da değinmek istiyorum.

Ne demek zeka testi?

Böyle bir zırvalık olabilir mi?

Bu testlerin öğrenci üzerinde yaratacağı travma hiç düşünülüyor mu?

Kim yapacak bu testi, nasıl yapacak?

Bu dünya, zeka özürlü denip, itilip kakılan dahi kişilerin, deha örnekleriyle dolu.

Anımsar mısınız

bir Fatih Projesi vardı, bütün çocuklar akıllı tabletlerle çalışıp, deha olacaktı. Oldular mı?

Ol(a)madılar.

Ezbere dayanan bir öğretim sisteminde başarı, anca afişe edilen öğrencilerin sayısı kadar oluyor.

Eğitim bu değildir.

Eğitmek de, öğretmek de bu değildir.

Öğretmenlerimiz, öğrencilerinin ruh hallerini de göz önünde bulundurarak, öğrencilerinin içindeki cevheri bulup çıkarmak durumundadır.

Eğitim / öğretim demek, öğretmen demektir.

Çocuklarımızın, kendilerini sorgulamayı öğreten müfredatlara gereksinimi var.

Özgürlüğe, gereksinimleri var

İtilip, kakılmamaya, horlanmamaya gereksinimleri var.

Kendilerini ifade etmeye gereksinimleri var.

En çok da yüreği sevgi dolu, çok yönlü düşünebilen öğretmenlere gereksinimleri var.

Afişe edilmeye değil.

Kaldırın o pankartı lütfen…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar İsmail Haboğlu - Mesaj Gönder

#


Anket Alanya Belediye Başkanlığı anketi - Alanya'nın nabzını tutuyoruz! Siz kime oy verirdiniz?
Tüm anketler

Çorum Haber