BİR
şehir düşünün ki baharın müjdecisi yapay peyzaj bitkileri değil, portakal çiçeğinin somut kokusu olsun. Ve bir bahar düşünün ki, dünyanın bu en güzel parfümü yaşayanlarını uyaramasın, onların yaşam sevincini tazeleyemesin.
Adına seçim denen çıkar kavgası ve güç kapışmasının hengamesi içinde o kokunun farkına bile varılmasın. Tükürükler saçan kifayetsiz muhterislerin küfürleri ve tehditleri arasında kaybolup gitsin.
Ya da, şehir merkezini işgal etmiş dışarılıklı vandalların, yok edicilerin hoyratlığına karşın, o cılız bırakılmış gövdesiyle yine koku saçmaya, uyuşturucunun yanıklığını bastırmaya çalışsın.
Bir bahar olsun ki, tomurcuklanma hızına insanoğlu eşlik edemesin. Tam tersine, insanın acımasızlığı küstürsün baharı, vazgeçsin sevdasından.
Bir ılık rüzgar esemesin, belki de kış aylarının boğucu kirliliğini alamayan burunlara portakal çiçeği kokusunu ödül gibi sunmamış olmak için.
Güvercinler bile iyice ürkek, utangaç dolaştığı; tedirginlikle tutunduğu balkon korkuluklarından gözlerini devirerek, aşina olduğu ev halkını kuşkuyla izlediği bir bahar yüzünü göstersin.
Şehrin hemen arkasına yaslanmış bir güzel dağ düşünün ki, beyaz gelinliğini çıkarmaya korksun; merkezdeki sevgilisinin onunla sevişmek yerine tecavüz niyetini sezdiği için.
Bir bahar sürmekte olsun ki, dilin ucuna bir nağmenin ıslığı takılamaz hale gelsin; bir türkü yakılamaz olsun. Onun yerine, kafa dağıtılacağı zannedilen gürültülü mekanların kötü taklit nostaljileriyle yetinilsin.
İçilen her kadeh, keyif almaktan ziyade silinmek istenen ya da tam tersi tadın damakta kaldığı anlara geri dönüşe yarasın. Boğazlara takılarak insin.
Denizin iyotu işgalcilerin saldığı mazotla kavga etsin. Yalvarsın yanıbaşından geçen, şehre sahip çıkacağını umduğu insan tayfasına; umarsızca. Karşısındaki mısır satıcısının tezgahı ile işmarlaşsın; gecenin ılıklığında şahit olduklarıyla yetinsin.
Böylesi, enerjinin soğurulmakta olduğu bir zaman diliminde bir benzerini ararsın, tutunmak enerji almak için; ismini en iyi telaffuz edenlerden başlarsın. Yarım yamalak tanışıklıklarla uğranılan düş kırıklığını yaşamamak için.
Baharı sana yaşatamayan ahlaksızları bilir ve söylersin de, dinleyecek adam bulamazsın; en kötüsü de budur. Çektiğin fotoğraflara övgüler yağdıranların, o güzelliklere sahip çıkmayışları nasıl bir hayal kırıklığıdır.
En çok da doğanın içinden çıkıp gelenlerin hainliğine, çıkarcılığına şaşar kalırsın. Düzenin onlara sunduğu avantayı, rüşveti, sadakayı nasıl bir kurnazlıkla kabul ettiğini görürsün. Şehre hakim kılınmış suskunluk yasasına korku ikliminin eklenmesiyle oluşan ağırlığı sezersin.
Pencerenin arkasından sana düş kurduracak şehir ışıklarına, yalnızca buğulanmayı becerebilen gözlerle bakarsın… Gün doğar, umudunu bahara bağlamamayı öğrenmişlikle tekrar mücadeleye koyulursun. Sonuna kadar sürecek olan…
Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.