Ceren ŞAHİN
YALNIZCA Alanya değil, tüm ülke dün Ayşenur’un davasına kilitlendi. Alanya’da, Ayşenur Güven'in 'Ben bir şeytanın eline düştüm' diyerek kaleme aldığı mektubunun ardından intihar etmesiyle başlayan yargı süreci dün yerel mahkemenin direnme ve yeniden tutuklama kararıyla sonuçlandı.
‘BEN DE SANIĞIN MAĞDURUYUM’
Ayşenur’un intiharıyla ortaya çıkan istismar vakasının perde arkasında yaşanan başka olayların olduğu da ortaya atıldı. Ayşenur’un kız kardeşi Zehra Sezer, Yeni Alanya’ya yaptığı özel açıklamada nitelikli cinsel istismar suçundan yargılanan ve yerel mahkemece hakkında tutuklama kararı çıkarılan sanığın kendisini de taciz ettiğini iddia etti. Kız kardeş Sezer, yaşadıklarını şu şekilde aktardı: "16 yaşındaydım. Lise 1’e gidiyordum. Mutfakta soğan doğruyordum. Arkamdan yaklaşıp bana dokunmayı denedi. Önce kardeşim sandım. Ama arkamı dönüp baktığımda amcamın oğlunu gördüm. Ne yapmaya çalıştığını sorduğumda sırıttı ve hiçbir şey söylemedi. Ben ablam gibi değilim. Ablam sessizdir. Onun tavrı üzerine sinirlenerek elimdeki bıçağı çektim ve ‘Bu bıçağı sana saplamıyorsam, karının karnındaki çocuğa dua et’ dedim. Sonra da abime gittim ve olayı anlattım. Ama toplum yapısı işte, abim ‘O senin abin, o senin amcanın oğlu, yanlış anlamışsındır’ dedi. Ben de uzatmadım o zaman, sustum. Keşke susmasaydım. Ablamın yaşadıklarını bilmiyordum. Ablam mizacı gereği sessizdi. Sessizliğini kullanmış. Ben o bıçağı saplamadığıma pişmanım. O zaman susmasaydım, Ayşenur ablam belki de yaşıyor olacaktı. Ama bilemedim. Bilemedik."
‘ASLA SUSMAYIN, SUSTURMAYIN’
Sezer, yerel mahkeme tarafından verilen cezayı da değerlendirdi. ‘Susmayın’ çağrısı yapan Sezer “Ayşenur'lar yok olmasın. Buradan herkese sesleniyorum. Şu an 19 yaşındayım, ablamın öldüğü yaştayım. Her ne olursa olsun, bu amcanızın oğlu, ağabeyiniz, babanız, herhangi bir erkek veya dışarıdan geçen biri size dokunmayı denediği anda, herhangi bir istismara yeltendiği anda en yakınınıza, en güvendiğiniz kişiye, gerekirse hiç tanımadığınız birine bile, polise ya da jandarmaya giderek anlatın. Yardım isteyin. Susmayın, susturmayın. Herkes hakkını savunsun. Türkiye susarsa kız çocukları ölür, herkes susarsa kız çocukları ölür" dedi.
‘YAŞAYAN MAĞDUR ZEHRA’DIR’
Dava avukatı Müge Gezginci, kız kardeş Zehra Sezer’in uğradığı iddia edilen taciz vakasını ve hukuki süreci değerlendirdi. Gezginci “Yargıtay aşamasında sanığın tahliye edilmesinin sebebi, olayın tek tanığı olan mağdurun intihar etmesi olarak gösterilmiştir. Ancak daha da içler acısı olan bir durum var ki, mağdurun kız kardeşi, sanık tarafından cinsel istismara uğramasına rağmen, bu durumu toplumsal baskı nedeniyle hiç kimseye söyleyememiştir. Yerel yargılama aşamasında uğradığı cinsel istismarı duruşmada anlatan ve sanıktan şikayetçi olan ‘yaşayan mağdur’un beyanları da delil olarak kabul edilmemiş ve sanık bu suçtan beraat etmiştir. Şöyle ki, cinsel istismar suçu oluşumu itibariyle başkasının tanıklığında işlenemez. Bu nedenle özellikle bu tür suçlarda, mağdurun daha fazla mağduriyetine sebep verilmemesi için ‘mağdurun beyanı esastır’ ilkesinin göz önünde bulundurulması gerekir. Şu durumda sanığın, Zehra’ya uyguladığı ensest vaka da TCK M:103/2 kapsamında, kan hısımlığı nedeniyle cinsel istismar suçunun nitelikli halinden cezalandırılması gerekmekteydi" şeklinde konuştu.
