GEÇTİĞİMİZ
Çarşamba günü, AKM’de (Alanya Kültür Merkezi) karmaşık bir gün yaşadık.
Karmaşık diyorum, çünkü o Çarşamba’nın içinde ne ararsanız vardı.
* * *
Hemen belirtelim, etkinliğe katılan herkesi şaşırtan, gurur duyulacak bir “ilgi” vardı etkinliğe.
Artı, bu ilginin verdiği mutluluk vardı, övünç vardı, gurur vardı ama bütün bunların yanında bu güzelliklerin tümünü bastıran bir de“rezillik” vardı.
… …
Evet ilgi vardı…
İzlediği yanlış dış politikalar yüzünden Ülkeyi; Ortadoğu Bataklığı’na sokan AKP’nin, bitmek tükenmek bilmeyen açmazlarının yarattığı ve yaratacağı sorunları, bilge bir ağızdan duymak isteyen duyarlı bir halk kitlesi vardı AKM’de… Üç ayrı salonlu, toplam 300 kişi kapasiteli AKM, bugüne değin görmediği kalabalığı gördü.
Mutluluk vardı…
Çünkü Alanya, Sayın Ortaylı gibi büyük bir tarihçiyi, büyük bir kanaat önderini ağırladı.
Övünç ve gurur vardı…
Çünkü Alanyalı, Sayın Ortaylı’ya ve anlatacağı Musul Kerkük konusuna büyük ilgi gösterdi.
Ve…
Ve rezillik vardı…
İl olma sevdasıyla yanıp tutuşan, iki üniversiteli, 300 bin nüfuslu dünya kenti Alanya, günümüz koşullarında yetersiz kalan kapalı salonu ile sınıfta kaldı.
Pek çok katılımcı, zamanından çok daha erken gelmesine karşın bırakın oturacak yeri, ayakta duracak yer bile bulamadı, geri dönmek zorunda kaldı.
Bu rezillik, doğal olarak haklı homurdanmaları, haklı haksız, bilinçli bilinçsiz suçlamaları beraberinde getirdi.
Bilen, bilmeyen (haklı olarak) konuştu.
Üst perdeden yorumlar yapıldı.
Dönemin Belediye Başkanı suçlandı, “Alanya’nın geleceği göz önünde bulundurularak, daha uygun bir alana, daha kapasiteli salon ya da salonlar yapılamaz mıydı?” dendi.
Organize komitesi suçlandı. “Bu etkinlik, niye, Konaklı’da bulunan yeterli kapasiteli kültür salonunda yapılmıyor da; trafiği sıkıntılı, kapasitesi sınırlı böyle bir salonda yapılıyor?” dendi.
Dendi de dendi…
Söylendi de söylendi…
İsyan edildi.…
* * *
Vaktinden önce gelmeme karşın ben de (ayakta duracak kadar bile) yer bulamadım, dönmek zorunda kaldım.
Kös kös eve dönerken, AKM’nin geçirdiği evreleri düşündüm yol boyu.
“Nereden nereye…” dedim.
Nereden nereye…
Bu AKM, yapıldığı tarihlerde, çok büyük proje idi ama günümüz koşullarında ihtiyacı karşılamaz oldu.
O tarihlerde yeri de uygundu, kapasitesi de….
Ama şimdi konumu da uygun değil, kapasitesi de
Ancak bu durum, böyle bir ortamda, hiç kimseye, dönemin belediye başkanını ve Projenin mimarını ulu orta eleştirme hakkını vermez.
Vermez çünkü çok büyük haksızlık olur.
Dün gibi anımsarım, dönemin Belediye Başkanı Cengiz Aydoğan’ın bu projeyle ilgili çabalarını ve heyecanını…
Tek bir kuruş almadan, bu projeyi çizen Mimar Mustafa Temiz’i anımsarım. Sayın Temiz’in, bu proje üzerinde nasıl çalıştığını, bu proje yüzünden kimlerle nasıl mücadele ettiğini yakından bilirim.
Çok büyük bir özveriyle ve yokluklar içinde yapıldı bu AKM.
Dönemin Belediye Başkanı, o günün koşullarında, üzerine düşeni fazlasıyla yaptı.
Yani?
Yani sapla saman karıştırılmamalı.
Ama bütün bunlar, Çarşamba günü yaşanan “rezalet” gerçeğini değiştirmez.
Yaşanan bu rezaletten çıkarılması gereken çok yönlü dersler var.
Bu yaşananlardan ders çıkarmak, bugünkü yönetim(ler)e düşer.
Yetkili etkililer, mahkemelik(!) olan Konaklı Kültür Merkezi davasının bir an önce çözümlenmesini sağlamak durumundadır. (Yaşıyor ve görüyoruz ki, günümüzde bu tür davalar istenirse (!) tek oturumda çözümlenebiliyor.)
Alanya’nın buna gücü de var, kapasitesi de var.
Yeter ki niyet, bu olsun.
Yazarın Notu: Bu arada yeri gelmişken de sormak isterim; bu etkinlik, neden trafiği ve kapasitesi müsait olan Alanya Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılmadı da AKM’ye sıkıştırıldı, bunu da anlamış değilim.