ZOR
ve sıkıntılıdır bizim işimiz.
Nerede, ne sıfatla bulunursanız, bulunun; birileri döner dolaştırır, sözü yazdıklarınıza getirir.
“Yaz” derler, “yaz bunu…”
* * *
Ismarlama yazılar, ısmarlama konular alırsınız.
Hedef(ler) gösterilir size.
“Bu var ya, bu…” derler…
Sayarlar, sıralarlar…
Ardından da eklerler, “yaz bunu!...”
Bir sonraki karşılaşmanızda da sorgu suale çekilirsiniz.
- Hani yazamadın, n’oldu?
- Yazacağım.
- Ne zaman?
- İlk fırsatta.
* * *
Ne o, “yaz bunu” ısrarları biter, ne de yazdıklarınızla ilgili eleştiriler…
- Hâlâ yazmadın o konuyu be bilâder.
- Hangi konuyu?
- Hani şu gürültü makinelerini.
- Gürültü makineleri derken?
- Ya şu motosikletliler işte... Motorunun egzozunu özel olarak deldiren, motorlarına özel patlama aparatları taktıran manyaklar…
- Haa… Yazdım ya onları… Hem de kaç kez…
- Bi daha yaz… Bak Emniyet Müdürü de değişti...
- Yazdım kardeşim, yazdım… Hatta bizzat Emniyet Müdürüne hitaben yazdım. Değişen bir şey oldu mu? Olmadı… Demek ki bu olay, onları da aşıyor.
- Olsun, sen bi daha yaz. Yeni kaymakam da bu konularda hassas diyorlar…
- Olur yazarım…
- Yazarım diyorsun, yazmıyorsun.!?...
- Yazarım dedim ya, bunaltma beni…
- Tamam, tamam… Kızma… Ama sen de yaz be bilader… Sen yazmazsan, o yazmazsa, bu yazmazsa…
- ??!!...
- Genel sorunlarla ilgili yazmayı bırakın siz… O işi, ulusal gazetelerin köşe yazarları yapıyor zaten… Siz yerel konuları işleyin…
- Olur, öyle yaparız.
- ??!!..
- Bak mesela, Balıkçı Barınağıyla ilgili yazdığın yazılar, bayağı bi ses getirdi.
- Ses getirdi de ne oldu?
- Olacak, olacak… Daha da olacak… Sen yaz… Alanya’nın sahipsiz olmadığını bilsinler…
- !!!!...
- Bu ara çarpık yapılaşmayla, kalitesiz inşaatlarla ilgili yazılara da ara verdin. Onları da yaz.
- Olur, yazarım…
- Bu büyükşehir zırvalığını da işle yazılarında.
- Olur, işlerim.
- Bu CHP İlçe Başkanı….
- Ya bilader, şurda bi duble bir şey içeceğiz, öldürdün beni…
- Tamam, tamam… Değiştiriyorum konuyu… Hadi şerefe…
- Şerefe…