Tebdil-i kıyafet

BUNDAN

yaklaşık bir hafta kadar önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Gençlik Kolları tarafından üstlenilen “Referandum Durağı” adlı stant faaliyetlerine başladı.

Malum, konu teknik ve gerçekten de “Evet”i anlatmak, rejim değişikliğini yorumlamak zor.

Bu nedenle; biraz meraktan, biraz da nezaket gereği, doğru ve yanlışların tespiti için genç arkadaşlarımızın diyeceklerini dinlemeliydik.

Elbette bu kısa gezinin anlamlı olması için bazı kurallar olmalıydı.

Orada ne bulacağımı da bilemediğim için kendimi en baştan tanıtmamaya karar verdim.

Madem samimi bir diyalog ve gerçek cevaplar istiyorduk, konuyu dağıtmamalı ve eğer sorulursa doğru cevap vermeliydim.

Elbette tüm detayları burada anlatmaya niyetli değilim, her zaman için amacımız genç siyasetçi arkadaşlarımızı rencide etmek değil, aksine halk oylaması ile ilgili bilgilerimizi paylaşabilmek, gerçekleri halkımıza anlatabilmek olmalı.

İsterseniz, uzatmadan, o günü anlatmaya başlayalım.

***

Arkada "Referandum Durağı" yazan standa yaklaştığımda bana yönelen arkadaşıma, “Neler veriyorsunuz?” dedim.

Belki uğradığım zaman aralığındandır, başkaca kimseyi göremedim, bu nedenle tüm ilginin bana yönelmesi doğaldı, stantta duran gazete gösterilerek, “Gazetemiz ve broşürümüz var, bunları alabilirsiniz” denildi.

Alıp kısaca göz gezdirdiğimi gören arkadaşım, “İsterseniz arkadaşımız size fazladan bilgi verebilir” dedi ve diğer bir arkadaşa yönlendirdi.

O tarafa doğru yöneldiğimde, stanttaki tüm arkadaşlar bana bakmaya başladı.

Bu ilginin karşılığında “Herhalde tanıdılar” diye düşündüm, ta ki sıradan bir edayla “Hoş geldiniz” denilene kadar.

Bir anda "tebdil-i kıyafet" ile gelmiş, yani kendini gizlemiş bir kişi olduğumu düşünmeden edemedim.

AKP’li aktif genç arkadaşların kendi kuşaklarındaki aktif ve üstelik partisinin ana kademesinde yer edinebilen bir genci tanımamalarının üzüntüsü kadar, demek ki kendimde de bir eksiklik olabileceğini bir kenara not ettim.

Ama bunları düşünmenin zamanı değildi.

Cevabını öğrenmem gereken sorular vardı.

***

Ben bunları düşünürken, AKP'li arkadaşım anlatmaya başlamıştı.

Belli ki daha önceden öğrenilmiş ve sürekli tekrar edilen bir konuşmanın muhatabı olmaktaydım.

Ancak ihtiyacım olan bunlar değildi, samimi ve farklı cevaplar istiyor ve bekliyordum.

"Sizce" dedim, “Bu değişikliğin en önemli maddesi hangisidir?”

“Yargı'nın bağımsız olması” dedi.

Bu yanıt, bir avukat olarak benim için tam bir hayal kırıklığıydı.

En azından karşımdaki genç arkadaşımdan, "18 yaşta milletvekili olabilme" gibi, gençlere yönelik bir vaat duymak isterdim.

Duyabildiğim ise, değişen 18 maddenin belki de en sıradan olan ilk maddesi olmuştu.

Anlaşılan, AKP'li arkadaşım bu soruyu daha önce duymamış ve karşılığında anlatma metnindeki ilk maddeden başlamaya karar vermişti.

O zaman üstelemek istedim.

“Ben de gencim ancak 18 yaşın pratikte bir değerinin olabileceğine inanmıyorum” dedim.

Karşılığında, yasada yazılanın dışında net bir cevap alamadım.

Belli ki, benim gibi, düzenlemenin pratik faydalarını o da sorgulamıştı.

O zaman asıl maddelere geçmeye karar verdim.

“Cumhurbaşkanına çok fazla yetki veriliyor, tek kişiye bu kadar yetki verilmeli mi? Yarın sizin desteklemediğiniz bir Cumhurbaşkanı olursa ne düşünürsünüz?” diye sordum.

Meselenin bam teli gelip çatmıştı.

“Milletimiz seçimini yapar, öyle bir kişi gelmez” manasında bir cevap aldım.

Yanıt bu kadar basit olamazdı.

Bir ülkenin ve halkın kaderi bir varsayıma bağlı olmamalıydı.

Modern dünyada, hukuk devleti sistemlerinde güvenceye alınmamış, Allah'a emanet edilen bir devlet düzeni yürütülemezdi.

Üstelik, tarihte "Başa gelemez" denilip de iktidarı ele geçiren o kadar çok örnek bulunabilirken...

Elbette bu mesele kişiden bağımsız olmak zorundaydı.

Başkaca bir cevaba gerek yoktu.

Artık konuşmaları değerlendirmek için ayrılık vakti gelmişti.

***

Ülke gençliğinin memleket kaygısı güderek bu veya şu yönde çalışma yapması elbette önemli.

Eminim genç arkadaşlarım beni tanımış olsalardı da aynı nezaketi göstereceklerdi.

Çünkü; binlerce yıllık devlet geleneğinden gelerek, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde onurlu bir yaşam sürmenin keyfini birlikte yaşıyorduk.

Hepimizin ortak noktaları belliydi ve bunu rahatlıkla hissediyorduk.

Peki "Keşke" dediğim bir şey var mı? Var.

Bizler rahatlıkla bu konuşmaları ve siyasetimizi yaparken, Antalya’da partimizin gençlik kolları üyesi arkadaşımız Cem Özgür Yaman siyasi suçlama ile tutuklanmıştı.

Keşke aynı özgürlük, aynı demokratik anlayış her yerde egemen olsaydı ve arkadaşım Cem de benimle birlikte bu sohbette bulunabilseydi.

"AKP’li arkadaşlara bir mesajın var mı?" diye soracak olursanız, onlara çalışmalarında başarılar diliyor, binlerce yıllık geleneğimizi yeniden gözden geçirerek, günümüze kadar sürekli ilerleyerek, gelişerek elde ettiğimiz sistemi daha geriye değil, nasıl daha ileriye götürebiliriz konusunda yeniden buluşup, herhangi bir ortamda tartışabiliriz diyor, siz okuyucularıma da saygılar sunuyorum.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mehmet Can Karagöz - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Alanya Belediye Başkanlığı anketi - Alanya'nın nabzını tutuyoruz! Siz kime oy verirdiniz?
Tüm anketler

Çorum Haber