Rus bir türlü gelmiyor aşka

İŞKİLLENENLER

için bir girizgah yapayım; başlığı Metin Toker’in 1966 yılında yayımladığı “Rus geldi aşka, Rus’un aşkı başka” kitabından aparttım. “Kazaçok” diye de andığımız, Rus folk şarkısı Katyuşa’nın Türkçesi’nde yer alan bu sözlerin, bizim kuşağın belleğine kazılı olduğunu da söylemeliyim.

Malum, bu aralar halimiz hiç iç açıcı değil. Bir mahalle zamparası, plaj horozu olarak elimizde sevgili kalmadı, tutunacak! Oysa turizmin ilk başladığı yıllarda Batı Avrupalı aşklarımız vardı. Bizi, “eksantrik, egzotik ve hatta çok erotik” bulduğu için tercih eden, kolayca anlaşabildiğimiz güzel kadınlar…

Batı Avrupalıyla birbirimizi iyi tanıdığımız için, zamanla düşkünlükler de ortaya çıkacaktı. İlişkideki hoşnutsuzluğun karşı tarafa bildirilmesi, onarılması güç yaralar açmaya başladı. Çıkarlara dayandığı halde, her koşulda süreceği zannedilen aşk en sonunda çatırdadı.

Uzaklarda, hep varlığını hissettiğimiz bir başka güzellikle, Ruslarla karşılaştık bir gün. Çok tatminkar geçti ilk günler. Batı Avrupalıyla eşit koşullardaki yarışmada onları feci sömürdük. Sonunda beklenen oldu; kızı aldattığımızı babası anladı. Çekiverdiler ellerini ayaklarını bizden ailecek.

Sonrasında, yatılı erkek liselerinde okuyanlar iyi bilir, İstiklal Marşı’nı okutmaya başladı bize babaları! Hadi onların versiyonuna dönelim, 150 yıl önce yazılan “Kalinka-Malinka”yı söyleyemeyene kız yok demeye başladılar. Aramızdaki Rusça bilenler biraz sırnaştı ama pek tutturamadılar…

Kötü yakalamıştı babası, bırakmıyordu. Sözü uzak köydeki bacanağın tarlasına getirdi. Oradaki ayrık otları temizlenecekti, yardım lazımdı. Parmak arası terlikle araziye giren damat adayı iş bilmezliği, göz oynaklığı ve başkalarıyla iş tutma alışkanlığının devam etmesiyle yine reddedildi.

Batı Avrupalıyla kolayca nobranlaşıp ilişkiyi kesebilen damat, hem kuyruğu dik tutmaya çalışıyor hem de aman diliyordu. Baba ise ipin ucunu gıdım gıdım saldı. Evde çok bunalan ahaliyi havalandırmak için, alıştığı tatil beldesine göndereceğini söyledi; sevindik. Uçaklarına su sıkarak, keman ve flüt çalarak karşıladık onları. Davul zurna yerine keman ve flütle; onların müziğini çalarak…

Eniştenin domatesini alma yasağını ise bir türlü kaldırmıyordu beybabamız. Bizimkilerden birisi her ne akılsa, “Ben de senden aldığım buğdaya vergi koyuyorum” dedi; bir hem kel hem fodul olarak. Vay, sen misin yapan; biraz daha sıkmaya başladılar! Bu sefer portakal da gitti mi güme!

Araya bir de charter uçaklarını göndermeme tehdidini sıkıştırdılar. Bu arada, beybabanın ülkemizdeki nükleer santrali, doğal gaz hattı neyim yatırımları tam gaz sürüyordu. Anlaşılan bu kalemler hesaplaşma alanı dışındaydı.

Gidip gelme işini de yasaklayan babaya, “Ne olur, hiç olmazsa siz gelin, izinsiz vizesiz” dedik. Karşılığını sorduğumuzda, “Tamam; kamyon şoförüne, müteahhite, gri pasaportlusuna var ama sana yine zırnık yok” yanıtını aldık. Vladivostok denen, yarım kürenin öbür yanındaki Rusya girişinden belki olurdu!

Velhasıl işimiz yaman. Yalnız kalmışlığı, çaresizliği iyi değerlendiren baba ilk nakaratı okutmadan bırakmayacak. İşin kötüsü, aradaki ilişkinin yalnızca gündelik tatmine dayandığını anlayan genç kız gittikçe soğumaya başlayacak, gelmeyecek hiçbir şekilde aşka. Asıl tehlike de bu zaten…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Feyzi Açıkalın - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Alanya Belediye Başkanlığı anketi - Alanya'nın nabzını tutuyoruz! Siz kime oy verirdiniz?
Tüm anketler

Çorum Haber