Nerelere yöneliyoruz (2)

KADER

konusunu daha iyi anlamamız için, bana çok ilginç gelen, çok beğendiğim, çok güzel bir başka örnek vermek istiyorum.
Takvim, şu ayın şu gününde güneşin tutulacağını yazar.
Takvim yazdığı için mi güneş tutulur, yoksa güneş tutulacağı için mi takvim yazmıştır.
Güneş tutulacağı için takvimin yazdığı gibi, Yaradan’da dünyada bizim ne halt karıştıracağımızı bildiği için yapacaklarımızı alnımıza yazmıştır.
Alınyazısı aslında Levh-i Mahvuz olarak incelenmesi gereken bir konu.
Neyse...
Aslında bu konular ilahiyatçıların işi olmasına karşın, maalesef ilahiyatçılarımız alınyazısının özüne inmek yerine, halkın inandığı ve anladığı değil ama inanmak istediği şekliyle işlemekte ısrar etmekteler.
Kader bu şekilde ele alındığında, Yaradan’ın insana verdiği aklı kullanarak, bireyin ortaya koyacağı tüm yeteneklerini ve önüne çıkacak iyi ya da kötü şeylere yönelip yönelmeme konusundaki özgür iradesinin yok sayılması anlamına gelir ki, bu da her olumsuzluğun ve kötülüğün sorumlusu insanın olmaması gerektiği anlamına gelir.
Yani, iyi yolda gidenlerle kötü yola yönelenler arasında bir fark kalmaz.
Çünkü, kişi gideceği yolu kendisi belirlememiş, önceden belirlenmiş ve yazılmış bir yola istemi dışında gönderilmiş olur.
Bu durumda da, öbür dünyada ne ceza ne de mükafat görmesi gerekmez anlamı da çıkar.
Bu konular derin olduğu için bu kadarıyla yetinmemizde yarar var.
Toplumun yıllar boyu benimsediği ya da inandığı şeylerin aksini söylemeye kalkarsanız, kimi çevrelerin tepkisiyle de karşılaşabilirsiniz.
Bu korku nedeniyle de toplumsal gelişim ve değişim sürecine yelken açıp, yaratılışı ve Yaradan’ı daha derinliğine anlamaya çalışma yerine, soyut kavramlar ve sloganlarla Yaradan’a yönelmenin kolaycılığında patinaj yapıp duruyoruz.
Çok daha önemlisi, insanoğlu evrenin inanılmaz boyutlarını ve bu boyutlar içinde yer alan canlı ve cansız varlıkların yaşam biçimini doğru bir biçimde algılayamadığından olacak, kendisini evrenin merkezine oturtup, kendisini önemseme komikliği içine girmekte.
Ölümü kabulleniyor ama yok olmayı kabullenemiyoruz.
Halbuki temelde, tam anlamıyla yok olmuyor,
genlerimizle, çocuklarımızla ve torunlarımızla varlığımızı bir biçimde sürdürdüğümüzü düşünmüyor gibiyiz.
Dünyada sayısız din ve sayısı çok fazla peygamberden söz ediliyor.
Acaba Yaradan’ın kaleme aldığı kutsal kitap hangisi? Hangi din, Yaradan’ın gerçek dini?
Hangi insan, peygamberlik mertebesine varıp Yaradan’a ulaştı?
Böyle sorular sorulduğunda istisnasız herkes, kendi dininin ve kendi inandığı peygamberin gerçek olduğunu iddia edip diğerlerine "batıl" der.
Araştırıp aradığımız en büyük güç Yaradan olduğuna göre, Yaradan’ın adını kullanarak bizi kandıranlar olabileceğini neden düşünmüyoruz?
Yaradan’a öykünürken yanlış yol izleyip izlemediğimizi neden sorgulamıyoruz?
Bu, Yaradan’a şirk koşmak anlamına gelmediği gibi, şirk koşanların oyunlarını bozma anlamına gelir.
(DEVAMI PAZARTESİ)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sami Çaycoşar - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Alanya Belediye Başkanlığı anketi - Alanya'nın nabzını tutuyoruz! Siz kime oy verirdiniz?
Tüm anketler

Çorum Haber