PSİKOLOJİ'NİN
babası kabul edilen ve Psikoanalitik Kuram'ın kurucusu Sigmund Freud'a göre kişilik, yaşamın ilk 5 yılında oluşur ve daha sonraki yıllarda işlenerek şekillenir. Bu düşünceye çoğu kişi katılmasa da geniş çaplı düşünüldüğünde tüm yollar Sigmund Freud'a çıkar, nedense.
Kişiliğin temellerinin ilk 5 yılda oluştuğu savına göre çocuklarda 6'ncı yaş itibariyle bir durgunluk başlar ve kişilik dinamikleri daha dingin hale gelir. Ergenlikle birlikte kişilik dinamikleri yeniden canlanır ve yetişkinliğe doğru tekrar durulur.
Sizlere kitabi bilgiler vererek canınızı sıkma niyetinde değilim.
Özetle şunu söyleyebilirim ki yetişkinlikte sergilediğimiz tüm davranış ve davranımların aslında yaşamın ilk 5 yılı ile ciddi bir bağı var. O halde diyeceksiniz ki ebeveynlere büyük iş düşüyor.
Evet, tam da bu düşüncedeyim.
- Ebeveynler acaba çocuklarını kendi istedikleri kalıbın içerisine sokarak onlara aslında kendi hayallerindeki hayatı mı yaşatıyorlar, yoksa çocuğun hayatını zehir edecek bir yaşam tarzı ile çocukta ilerleyen dönemlerde toparlanması pek de mümkün görünmeyen kişilik bozukluklarına mı sebebiyet veriyorlar?
- Ebeveynler 'Ben sıkıntısını yaşadım. O, yaşamasın.' deyip çocuklarını fazla serbest bırakarak ne derece doğru yapıyorlar ve en mühimi de tüm bu yaptıklarının farkındalar mı?
Evet, sevgili okurlarım, büyüklerin hemen hemen tüm davranışlarında (olumlu veya olumsuz) çocukluk yıllarının etkisini görebiliriz. Çocukluk yıllarında kendi anne ve babasını ya da yakınlarını model alarak hayata hazırlanan yetişkinler, ilerleyen yıllarda kendi çocuklarına da tıpkı kendi anne ve babaları gibi davranabiliyor. Kişinin köken ailesinde (evlenmeden önceki) yaşanan olumlu veya olumsuz her şey, gün geliyor kendi ailesinde (evlendikten sonra oluşturduğu) karşısına çıkıyor. Bu döngü zamanla topluma yayılıyor. Aslında bir aile yalnızca bir çocuğu değil, yetiştirdiği çocukla beraber içinde yaşadığı toplumu da etkiliyor. Özelikle çocukla doğum öncesi ve doğum sonrası yakın etkileşim içerisinde olan anne, istemli veya istemsiz her hareketiyle çocuğu etkiliyor.
İLK İKİLİ ÖNEMLİ İLİŞKİ KİMİNLE OLUŞUYOR?
İlk ikili önemli ilişki anneyle veya çocuğa emek vererek, bağlanmayı ilk yaşadığı kişiyle oluşuyor. 'En iyi' olarak tanımlanan anneyle bile çocuk, anne ilişkisinde 'takılı' kalırsa dünyaya açılamıyor. Dünyaya açılamadığı gibi kendi çocuklarını, çocuklarının çocuklarını da etkileyerek bozuk (takılı kalmış bireylerden oluşan) bir topluma yol açıyor.
Marmara Üniversitesi (MÜ) Psikoloji Kulübü tarafından gerçekleştirilen Gelişim Günleri'nde tanışma fırsatı bulduğum çok değerli hocam Uluslararası Aile Terapileri Derneği Başkanı Uzman Klinik Psikolog Fatma Torun Reid, verdiği seminerde kendi bilgi ve deneyimleriyle oluşturduğu annelik modellerini öyle güzel özetlemişti ki...
1979 yılında Türkiye’nin ilk psikolojik danışmanlık merkezi olan AŞAM Çocuk ve Aile Gelişim Merkezi’ni kuran Uzman Psikolog Reid, anneleri kategorize etmenin zor olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında 8 anne modeline değinmişti. Notlarımdan hatırladığım kadarıyla (neyse ki notlarım hala duruyor) bunlar:
1. İdareci - becerikli anneler
2. Yufka yürekli anneler,
3. Depresif anneler,
4. Fedakar anneler,
5. Endişeli - kaygılı anneler,
6. Otoriter (despot) anneler,
7. Başarı odaklı - hırslı anneler,
8. "Hadi"leyen anneler.
‘NE KADAR ANNE, O KADAR ANNELİK MODELİ'
Seminer sırasında öyle güzel örneklerle anlatmıştı ki bize annelik modellerini, etkilendiğim kuşkusuz. Hayatta 'ne kadar anne' varsa 'o kadar annelik modeli' vardır diyerek aslında 8 madde halinde yazdığımız modellere kendi ailenizden veya çevrenizdeki ailelerden az buçuk aşina olduğunuzu düşünüyorum. (Kim bilir belki de çok daha fazlasına. Herkesin anlatacak bir hikayesi vardır, yaşamından kesitlerle şekillenmiş)
Çalışan bir anne için oldukça zor olduğunu kabul ettiğimiz 1'inci modelde (idareci - becerikli anneler) sabahın erken saatlerinde işe giderek akşamın geç saatlerinde eve dönen bir anne, tükenmişliğe (kronik yorgunluk) giden yorgun görüntüsüyle çocuğunu (kastettiğim olumlu kabul edilecek bir derece) ne derece etkileyecektir, tartışılır.
Peki, ne yapmalı?
Kesip atmakla, 'Of' 'Puff' 'Ama' diyerek sık sık savunma mekanizmalarına başvurmakla ele ne geçiyor?
Koca bir 'HİÇBİR ŞEY'.
O halde toparlanmalı, silkinmeli ve derhal kendine çekidüzen vermeli. Ama nasıl?
Nasıllar 'bir seri dizi' halinde uzun uzadıya verilebilir; ancak burada mühim olan çocukla öz ve kaliteli (verimli, dolu dolu) zaman geçirilmesidir. 'Birlikte' aşinalığını aşılamayı başardığınız her çocuk, kişilik temelleri açısından zemini sağlam bir yapı da ilerleyerek her geçen gün 'birlikte'liğe ilişkin yeni şeyler biriktirip ilerleyen yaşamda kendi oluşturduğu ailesinde davranış ve davranımlarını 'birlikte' kavramından biriktirdiklerine göre oluşturacaktır.Bu şu demek, daha kararlı, kendine güvenen, özgüveni yüksek (yeterli ölçüde), aile ve arkadaşlık kavramlarına önem veren, tutumlu, planlı ve vaktini kaliteli değerlendirmeyi bilen kişilerden olacaktır. (uzar, gider.)
PEKİ, YA 'KIYAMAM' MODUNDAKİ ANNELER?
Kaç yaşına gelirse gelsin hala küçük bir çocuk varsaydığı kızı veya oğluyla her gece beraber uyuyan, sabahları çocuklarını severek, kocaman mimikli öpücüklerle uyandıran anneler, bu bahsini ettiğim aslında. Peki, düşünelim davranışları sizce ne kadar sağlıklı?
Çok verici, sevecen, olumlu veya olumsuz her türlü davranışa 'kıyamam' modunda yaklaşan anneler, çocuğun kişilik gelişiminde ne derece verimli dersiniz? Evet, tartışılır. (!)
ÇOCUĞUNUZUN YARAMAZLIKLARI SİZİN DAVRANIŞLARINIZLA PARALEL GELİŞİYOR OLABİLİR
Negatif anneler... Küntleşmiş, katı, şikâyetçi, donuk, 'birlikte' kavramının kıyısından dahi geçmeyen, suskun, mutsuz, ümitsiz, bla bla bla... (devam eder, gider.) Çocukluk yıllarında bu modeli benimseyen bir anne ile büyüyen çocuklar, yetişkinlik döneminde davranışlarında içe kapanıklık, aşırı utangaçlık, korkaklık, özgüven eksikliği, ümitsizlik sergileyebilecekleri gibi zıt tepki geliştirerek aşırı yaramazlıkları ile anneyi 'çıldırtma' dediğimiz moda doğru sürükleyerek kendilerinceaçmaya çalışabilirler. Dikkat!
SAÇINI SÜPÜRGE EDEN ANNELER
'Saçını süpürge etmek' deyimini aratmayan anneler var, bilirsiniz. Dişini tırnağına takıp çok çalışarak çocuğunu okutan, büyüten, hiç kimseye muhtaç etmeyen aileler, fedakarlığı abartarak çocuğa sadakat duygusunun yanında hayat boyu vefa duygusu, belki de hayat boyuborçlanmayı aşılıyorlar. Dediğim gibi bunların hiçbirisi bilerek ve isteyerek değil belki; ama durum böyle.
Evhamlı, aşırı koruyucu, titiz, anksiyeteli (yoğun kaygılı) anneler bizim kültürümüzde sıkça karşılaşılan anne modellerinden yalnızca birkaçıdır. Çocuğun annesinden alarak kendi çocuğuna, kendi çocuğunun da yine kendi çocuğuna (... devam eder, gider) ekleyerek aktardığı aşırı kaygı ve evhamlı ruh hali, önlenmediği takdirde yetişkinlik döneminde ciddi sorunlara yol açabiliyor.
‘DEDİĞİM DEDİK, ÇALDIĞIM DÜDÜK’
Disiplinli, başarı odaklı, otoriter, 'dediğim dedik, çaldığım düdük, ben ne dersem o' modundaki despot aileler özellikle de anneler, çocuklarının kapasite ve yeteneklerinin farkında dahi olmadan çocuğa taşıyamayacağı ne varsa yükleyerek kendi elleriyle çocuklarını başarısızlığa, içe kapanıklığa, korkaklığa, ümitsizliğe, asosyalliğe itebiliyor.
‘KAFASIZ, TEMBEL TENEKENİN TEKİSİN…’
Yeterli huzur ve düzenin olmadığı ailelerde anne ve babaların mukayeseli tavırları (Ali yaptı, sen yap(a)madın. Kafasızsın, neyi becerdin ki zaten?), (90 almışsın, oysaki Ece 100 almış. Sen de alabilirdin. Neyse bir daha ki sefere sen de 100 alırsın. Biz, eminiz), aşırı kıyaslamacı davranışları ve hatta bazen 'kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla' türünden tepki ve yergileri, çocukta uzun süreli mutsuzluğa, özgüven eksikliğine ve hatta başarısızlığa sebep oluyor.
CEZACI EBEVEYNLER
Çocuğa sürekli ceza - ödül yöntemiyle yaklaşan ve ceza da da genellikle fiziksel cezayı uygun gören anne ve babalar çocuğun kişilik gelişimini olumsuz derece de etkilerler. Sürekli ceza ile karşılaşan çocuk, çareyi evden uzaklaşmakta, aileye yalan söylemekte, madde bağımlılığına başvurmakta arayabilir. Bu nedenle lütfen davranışlarınıza özen göstermeye gayret ediniz.
'ÖDEVİN BİTMEZSE YARIN ALİLELERE GİDEMEZSİN!'
Eğer ki şartlı cümlelerle çocuğunuza bir şeyler öğretmeyi düşünüyorsanız; ağzınızdan çıkan her bir kelimeye dikkat etmeli ve ağzınızdan çıkan her bir cümleyi harfiyen uygulamalısınız. Ödevini yapmayarak miskinlik yapmayı tercih eden bir çocuğa 'kıyamam' modunda yaklaşırsanız korkarım ki o çocuk, bu davranışından (davranışı: miskinlik yapmak) aldığı pekiştireçle (pekiştireç: kıyamam) olumsuza dair yapmış olduğu her ne varsa bunu pekiştirecek, zamanla alışkanlık haline dönüştürecektir. Tutarlı olmalı ve ödevini yapmadığı takdirde ağzınızdan çıkan cezayı uygulamalısınız. (Dikkat! Bahsettiğim kesinlikle fiziksel ceza değil.) Bu örnekten de anlaşılacağı üzere çocukla aranızdaki anlaşmayı sizden ve çocuğunuzdan başka kimse bilemez. Büyük anne veya büyük baba ya da herhangi bir misafirin bu anlaşmanın içerisine dahil olmasına müsaade etmeyiniz. (Ödevini yapmak yerine miskinlik yapmayı tercih etmişse ve daha sonra Alilere gideceğim diye başınızın etini yiyorsa; asla oralı olmayın. Ağzınızdan çıkanları hatırlayın ve net tavrınızla onun karşısında dik durun.
DİKKAT!
Tüm bu bahsini ettiklerim de (ki daha çok var) net olan bir şey var ki davranışlarınızda aşırı abartıya müsaade etmemeniz. Değilse tabii ki her anne biraz evhamlı, biraz kaygılı, biraz titiz, biraz otoriter, biraz 'kıyamam' modundadır; ancak aşırısı gerçekten bir çocuktan ziyade nesle, topluma zarar.
TEKNOANA MODELİ
Yaşadığımız çağa damga vuran- bana göre-bir annelik modeli daha var:Teknoana. (Hatta teknoaile) Evet, bu anneler ister çalışıyor, isterse çalışmıyor olsun çocuklarıyla (ailesiyle) birlikte vakit geçirebilecekleri her anı tabletleriyle, telefonlarıyla, Ipadleriyle, bilgisayarlarıyla geçirmeyi tercih ediyorlar. Çocuk büyük bir heyecanla eve geliyor ve okulda yaşadıklarını aileye özellikle de anneye anlatmak istiyor(Çocuk, belki de kim bilir yeni edindiği tecrübeleri, yaşadığı bir acıyı paylaşmak istiyor. Aslında çocuk, çoğu kez cinsel istismara, çocuk istismarına dair ipuçlarını da bu şekilde veriyor.)ancak anne, "Git başımdan, şuan da çok mühim bir işim var, görmüyor musun?', 'İşim başımdan aşkın, sürekli konuşuyorsun, bir şeyler soruyorsun. Dinlemekten, cevap yetiştirmekten yoruldum.', 'Odana git ve ders çalış, odanı topla, Haydi biraz TV izle.' diyebileceği gibi arada bir de olsa uğraştığı teknooyuncaktan (Bilgisayar, tablet, telefon...) başını kaldırarak 'Hımm, öyle mi?', 'Aferin oğlum, kızım. Bravo!', 'Bu şekilde devam et' diyerek aslında tam da dinlemedikleri çocuklarının (belki olumsuz ve toplumsal kabulü olmayan şeylerden bahsediyor.) olumsuz davranış veya davranımlarını pekiştirmiş olabiliyorlar. (Staj yılarımda İst. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde rastladığım bir vak'a da arkadaşının kafasını ısıran, arkadaşına tüküren, küfür eden ve bundan da büyük bir keyif aldığını söyleyen (gözlemlerim sırasında hal, hareket ve davranışlarında da bu rahatlık ve keyfi itinayla yansıtan)6 yaşındaki erkek çocuk, 'Ben böyle davranmaktan keyif alıyorum. Anneme anlattığımda o da gülüyor. Demek ki bu davranışla insanlara keyif verebiliyor, onların ilgisini çekebiliyorum.' dediğinde gerçekten toplumsal önem taşıyan aile kavramının ne kadar ince detaylarla örülü olduğunu bir kez daha anlamıştım. Hoş, bu örnek içlerinden yalnızca bir tanesi.)
KALİTELİ ‘BİRLİKTELİK’ BİLİNCİ VE EYLEME GEÇİŞ
Çok değerli okuyucular, bir çocuk yetiştirmekle aslında büyük bir toplumu etkilediğinizin bilincinde olunuz. 'Mükemmel bir çocuk yetiştireceğim' ya da 'Ayşe, mükemmel çocuk yetiştirmiş, benim ondan neyim eksik ki, hiç!' diyerek diğerleriyle yarışmayı tercih eder ve 'en mükemmel çocuğu ben yetiştirmeli, herkese de bunu göstermeliyim' derseniz (kıyaslamacı bir tavır bahsettiğim) bir arpa boyu yol al(a)madan kendinizi kısa bir süre sonra yere çakılı halde bulursunuz, üzgünüm.
PEKİ, NE ÖNERİRİM?
Çocuğunuzla, ailenizle 'birlikte' kaliteli zaman geçirmeye gayret ederekolumsuz davranışlarınızın çözümüne ilişkin kendinize, davranış ve davranımlarınıza ivedi bir şekilde çekidüzen vermenizde fayda var. Belki babanın birleştirici rolü, aileyi tüm bu stres ve kaygılardan uzaklaştırarak bir arada tutmaya yetebilir. Babanın anneye kendisini değerli hissettirmesi çocuğa olumlu yansıyabilir. Mutlu, saygının son derece önemli tutulduğu bir ailede yetişen çocuklar; sağlam temelli, sağlıklı bir toplumun sarsılmaz yapı taşlarıdır.
Olur da yine de başarılı olamazsanız, 'Ne yaparsam yapayım bir türlü beceremiyorum, kaygılı hallerim çocuğuma yansıyor, bu durumdan hoşnutsuzum ve ne yaparsam yapayım bir türlü kaygılarımı kontrol edemiyorum. Kaygılı ruh halimin çocuğuma yansıdığını bilmek, beni daha da kaygılandırarak mutsuzluğa doğru sürüklüyor.' diyorsanız; mutlaka bir psikoloğa ya da alanında uzman bir başka profesyonele görünmenizde fayda var.
Unutmayınız ki yaradan tarafından sizlere bahşedilen değerli bir lütuf olan yavrularınızı sağlıklı bir biçimde yetiştirerek sağlam temelli bir toplum oluşturmak sizlerin elinde. Mutlu günler!
Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.