EKONOMİ
kötü olunca; Kirasını ödeyemeyen esnaf dükkan sahibine gıcık, kredi borcunu ödeyemeyen başka esnaf zırt pırt arayan bankacıya gıcık, harçlığı az alan çocuk babasına gıcık, hakiki ülkücü olan sonradan ülkücü olan çakma ülkücüye gıcık, çakma ülkücü kendini benimsemeyen harbi ülkücüye gıcık, Meral'ci Devlet'çiye gıcık, Devlet'çi Meral'ciye ondan daha gıcık, AKP'yi kurup küstürülenler sonradan AKP'li olanlara gıcık, sonradan AKP'li olanlar partiyi kuranlara gıcık, Deniz'ci Kemal'ciye, Kemal'ci Deniz'ciye gıcık, maçası yemediği için sosyal medyada oraya buraya "isim vermeden" sallayanlar dünyaya gıcık, öğrenci öğretmenine, öğretmen okul müdürüne gıcık, resmi dairelerde memur amirine, amiri müdürüne gıcık.
Nereye gitsek benzer durumlarla karşılaşıyoruz.
Topluma inanılmaz bir karamsarlık hakim.
"Niye gıcıksın ona?" diye soruyoruz, kafayı birine takmış kişiye, "Benim gibi değil, ondan" diyor.
Başka hiçbir gerekçesi yok!
"Sevmen için illa sana mı benzemesi lazım?" diye soruyoruz, "Evet, yoksa içim ısınmaz, gıcık olmaya devam ederim" diye yanıt veriyor.
Garip bir ruh hali, ne diyelim, Allah yardımcıları olsun.
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar ya, "Dünyanın merkezi neresi?" diye, "Tam olarak ayağımı bastığım yer" demiş.
Ne acıdır ki, piyasada, dünyanın merkezinin kendi bulunduğu yer olduğunu sanan; onlarca, yüzlerce, belki binlerce insan dolaşıyor.
"Benim düşüncem en doğru olanı, diğerlerininki görüş bile değil. Onların beyni yıkanmış" gözüyle bakıyor, karşı tarafa.
Empati sıfır, sizin anlayacağınız.
Aynı durum Alanya'nın en büyük ekmek kapısı olan turizm sektöründe de yaşanıyor.
Acenteci indirim isteyen müşteriye gıcık, otelci de "kriz var" bahanesiyle indirim talep eden acenteciye gıcık, "x" otelin genel müdürü "acaba seneye yerime geçer mi?" endişesiyle "y" otelin genel müdürüne gıcık.
Misal, ismi bizde saklı bir Turizm Meslek Yüksekokulu öğrencisinin, yaz aylarında staj gördüğü otelin sahibi ile ilgili yazdığı ilginç bir mektup var elimizde.
O da gıcık, ama haklı gerekçelerle...
Müsaade ederseniz, turizm sektörünün en alt biriminde zorunlu çalışan bir kız kardeşimizin mektubunu, sektöre ışık tutması adına sizlerle paylaşıp bugünlük müsaade isteyelim.
***
"....İnsan ancak zihniyeti kadar dara düşer, öngörüsü kadar yol gider ve önünde sonunda ektiklerini biçer.
Bir çiftçinin tarlasına hıyar ekip avokado umması ya da bir öğretmenin İngilizce öğretip Rusça soru sorması nasıl akla ziyansa, bir turizmcinin bütün kabalığına rağmen şefkat beklemesi de bir o kadar zarar ziyandır.
Türkiye'de turizmci kabadır; doğaya, çevreye, personeline, turiste ama en çok da turizm okuyan öğrenciye karşı kabadır.
Ben Turizm Meslek Yüksekokulu'nda okuyan bir öğrenciyim. Bir apartta kalıyorum. Diğer öğrenciler gibi ben de 10 aylık senet imzaladım. Tesisin sahibi bize senet imzalattığı için ne klimaları ne de elektrikli şofbenleri tamir etme telaşında. Kendisini garantiye almış.
Bir de Mayıs ortasında yabancı müşteri beklediği için, yalvarsan da 'Odanı boşaltacaksın' şartını baştan koşmuş bir apart.
10 aylık senetleri imzalatıp kendini sağlama alan ama Mayıs ortasında senin elinde valizlerle kalmanı umursamayan bir turistik işletme. Diğerleri ile aynı.
Konaklayanların yüzde 90'ı öğrenci ve eğitimin en büyüğünü kaldıkları tesislerden alıyorlar.
Birinci ders: Daha çok kazanacaksam seni kapıya koyarım, uzun dönemli müşteri lazım değil bana.
İkinci ders: Senden az para alıyorum, sana hizmet etmem.
Üçüncü ders: Senedi imzalatırım, keyfime bakarım.
Sadece apart değil, esnaf pahalı, ucuz olanları da sağlıksız.
Otobüs şoförleri öğrenci ücreti almaya gönülsüz, elinden geldiğince tam ücret almaya çalışmakta.
Turizm dibe düşmüş, ne zaman düzeleceği belirsizken, turizm okumaya gayret eden, Türkiye'de turizmi nasıl düzelir konulu dersler alan, fikir yürüten, dünyadaki örnekleri inceleyen, yapılan hatalarla yüzleşen turizm öğrencilerini kâr kapısı olarak görmek nasıl bir kafadır?
'Turizmci Adam' sana söylüyorum, bu öğrenciler sana turist sağlayacak, bu öğrenciler sektörü bunalımdan çıkarmak için uğraşacak, senin öngörüsüzlüğünü bu gençler aşmaya çalışacak.
Kendine gel, aklını başına topla, ya da devletten aldığın teşvikleri geri öde ve kendine uyan bir iş yap.
Mesela taş ticareti tam sana göre.
Dağlarda taşları kır ve inşaatçılara sat.
O kadar kabasın ki, taşlar bile kolaylıkla kırılacaktır sana!..."
Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeni Alanya Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Alanya Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Alanya Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Alanya Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.